Yazmak için karamsar olmadığım, içimin şişik olmadığı bir an bekledim. Umutlu, iyi duygularla dolu. Hepimiz virüs alametinin içindeyiz ve tutunmaya çalışıyoruz: Normalde tutunmayı unuttuğumuz şeylere, kanıksadığımız ilişkilere ya da yapmak isteyip de yapamadığımız işlere. Ben anlatacağım ama sizleri de çok merak ediyorum. Yazın bize.

Zaten uzun sayılacak bir süredir kurumsal hayattan kopmuş, kendi işimi kurmuştum. O nedenle evde olmak, evi de özlemiş biri olarak beni çok etkilemez sandım. Yanılmışım.

Değişen Dinamikler

Diyorlar ya yapmak isteyip de yapamadıklarınız için zamanınız var artık, yapın diye. Ben daha bir kitabı bitiremedim. Evde olunca iş bitmiyor derdim, şimdi hiç bitmiyor. Gece yarısına iki saat var şu anda ve evin diğer fertlerinden uzak bir köşeye kaçtım yazmak için. Yine de ayrı ayrı geldiler yanıma, üç gereksiz soruya cevap, bir de ultimatom verdim. “Ödevini yap oğlum artık saat bilmem kaç oldu”. (gerçek mesajlaşmadır)

İlk bir hafta evde değişen dinamikler yüzünden bunalıma girdim. Sabah okul zilinin evde çalması, öğle yemeği tabldotu, twitter, PROF’ların katıldığı tartışma programları, izledikçe rutin semptomlar göstermek ve ateş ölçmek, acaba parmak uyuşması virüs semptomları arasında mı diye araştırmak (hamur yoğurmaktan ve sarı bez sıkmaktan olduğunu keşfedene kadar sadece bir kere), virüsten arınsın diye 60 derecede çamaşır yıkama denemesi (direkt toz bezi oluyorlar) … Sonra bir ışık belirdi.

Hop! Kendine Gel

Ilk haftanın sonuna geldiğimde artık tv de program izlememeye karar verdim. Kendimi mutfağa attım. Yemek yaptım, tatlı yaptım, sildim temizledim pakladım. Ekmek yaptım her karantinadaki fani kadın gibi. Evet whatsapp gruplarından da paylaştım 🙂 Sonra poğaça, sonra simit … Kafi geldi, birkaç gün ara verdim mantı falan açmaya başlayacaktım yoksa. Ama ne yalan söyleyeyim bu dönemde bana en iyi gelen mutfak oldu. Uzaklaştım, iyi geldi.

Son haftaya kadar temizlik de fena bir kalem değildi. Her gün banyo temizle, mutfak temizle, sirkeli fıs fıslar, çamaşır suları… Biz bize evdeyiz, gelen giden yok amaaan. Her yere deterjan coşkusunu verip bir de zehirlenecez virüsten kaçarken. Valla bıraktım dört gündür elimi sürmedim. Parmaklarım bez sıkmaktan ağrıdı bir gece yastığın altına soktum ellerimi yatarken.

Nereye Saklansam?

Bu hafta kendimi biraz rahat bıraktım. HIMYM izlemeye başladım tekrar. Sonra Friends ve Bing Bang Theory izlemeyi düşünüyorum. Hepsi de çook önce izlediğim ve unuttuğum diziler. Komedi izleyin. Dışarıda yeterince realist bir dünya var. Bende işe yaradı. Polisiye gerilim dizilerine ve kitaplarına düşkünümdür ama şu anda gerginlik en son istediğim. Yarın, annemin “eline hiç yakışmıyor” dediği iğneyi elime alacağım ve maske dikmeyi deneyeceğim. Kendi atölye çalışmamı yapacağım. Malzeme kısıtlı tabii. Eski donların lastiklerini sökmeyi düşünüyorum 🙂

Geçenlerde çok kullandığım bir uygulama sepetimde kalan ürünler olduğu, azaldığı ve hemen almam gerektiği mesajını iletti. Evet hemen kendime üst baş almalıydım! Kim düşünür ki üst baş, ayakkabı vs virüs yüzünden eve kapanmışken şu dönemde. Ben Bihter Ziyagil miyim evde giyinip süslenip topuklu ayakkabılarımla salınayım. Ben bildiğin eşofmanla, bazen pijamayla, pufidik çoraplarımla dolanıyorum evde. Elimde toz bezi, kafamda bandana var benim. Neyse. Dedim ben bunları bir zamanlar alacaktım, onun yerine faydalı ne alayım? İstanbul Kitapçısı’nın sayfasına girip aynı tutarda kitap aldım. Bekliyorum gelsinler, haftaya dolabın içinde kendime yer yapıp saklanıp okumayı düşünüyorum.

Saklanıp evet… Ancak dolapta, evet…Yalnızlığı hiç bu kadar özlememiştim. Sessizliği..

Bundan Sonra…

İnternet üzerinden satış işi yaptığımız için bizim işler aynı seyrinde devam ediyor. İşimle ilgili en çok şükür dediğim şey ise doğru iş alanını seçmiş olmamız. Muhtemelen kurumsalda çalışsaydım da home office çalışıyor olacaktım ama gecem gündüzüme karışacaktı büyük ihtimalle.

Etrafımda home office çalışan bir sürü arkadaşım var. Hepsinin ortak derdi bitmek bilmeyen çalışma saatleri, whatsapp dürtmeleri, işi gücü kalmayan yöneticilerin d.tten iş uydurmaları, delegasyonun b. kunu çıkarmaları… Para alıyorsunuz bre çalışın baskıları. Sanki corona virüs yeterince stres yaratmıyor gibi. Saat mefhumu kalmamış. Bazısı halinden memnun ve razıyken, bazısının gözünün feri kaçmış gece gece istenen raporları hazırlamaktan, bıkmış.

Bundan sonra ne olacak? İşe gitmenin aslında işin yapılması için çok da gerekli olmadığını, hatta inanılmaz derecede maliyeti düşürdüğünü gören iş insanları evden çalışmaya devam etme kararı alabilir mi? İstediği yerden çalışabilme teknolojisine sahipken beyaz yakalar özgür kalabilir mi? Neden olmasın.. İş hayatının en azından özel sektörde çalışan beyaz yakalar için dönüşüme uğrayacağını, artık firmaların plaza kiralamak ya da almak yerine, bir araya gelmesi gereken çalışanlarının işlerini devam ettirebilmesi için hazır ofisler kiralayacaklarını düşünüyorum.

Diyeceğim o ki…

Hiçbir şey aynı olmayacak kesin, tüm kalbimle katılıyorum. Büyük ihtimalle siyasi bıdı bıdılar değişmeyecek bizde ama insan özelinde, duygularda, geleneklerde bir çok taş yer değiştirecek. Kalabalıklardan korkar olmak, sarılamamak, dokunamamak, şüpheci olmak ve bunların yanında doğanın kıymetini anlamış, doğanın asıl sahiplerine daha özenli, yardımseverliği hatırlamış, tutumlu, üreten bireyler olmak gibi.

Sevdiklerimizle sınandık. Kanıksayıp değerini cam gibi göremediklerimizle sınandık. Anne babamızı görmemekle, uzaktan el sallamakla yetinmekle sınandık. Korumak için sevdiklerimizi fedakarlık etmekle ve sabırla sınandık. Sınanıyoruz. Bunca şeyden sonra sevmenin anlam kazanmayacağını kim söyleyebilir.

Sağlıkla, sizi seviyorum.

Not: Çinlileri kibarca anmaya devam ediyorum.