Yöneticilerin sevmediği çalışan tiplerine bir kaç hafta önce değinmiş ve gözlemlerimle belirlediğim bazı tipolojileri yazmıştım. Bugün de yöneticilerin duymayı en sevdiği sözler külliyatını edebiyatımıza kazandırarak, yöneticiler etrafında yarattığım şu kasvetli havayı dağıtayım istiyorum. Doğrusuna denk geldiğiniz zaman dünyanızı cennet eden bu arkadaşların dünyasına da siz bir kaç pembe bulut eklemek isterseniz aşağıdaki tüyolara kulak verebilirsiniz. Haydi buyrun:
“Toplantı notu e-postanızda”:
“Toplantı notu yazıyor, kendiliğinden yazıyor hem de hemen yazıyor” diye kadını / adamı ağlatabilirsiniz bile. Toplantı notu yazmak; yazma çizme işleri içinde en angaryası olsa gerek; kimse sevmez ve zaten kimse de okumaz. İş geciktiğinde veya ortada kaldığında, “kimi suçlayabilirim??” veya “suçlanacağım bir şey var mı??” diye herkes ilk iş toplantı notuna hücum eder ama! 🙂 Hep söylerim, sit-com gibi şirketiz, şirketleriz.
“Kahve aldım”:
Tamam, hepimiz anamızdan Starbucks bardağıyla doğduk, eyvallah. Devil Wears Prada’da Andy’nin her sabah, bardak bardak kahveyi ofise taşıma sahneleri plaza hayatlarımızın normali oldu. Hatta kimi kalantor şirketlerin bünyelerinde baristalı maristalı kahvecisi bile var… İşte hal böyleyken, yöneticinizin favori kahvesini bilip arada bir jest yapsanız çok makbule geçer. Ha, benim gibi çayseverlere yönelik henüz o kadar havalı bir pazarlama yöntemi olmadığı için bize şirketin çay ocağından şeffaf kupada karbonatlı çay da olur…
“Toplantı odasını ayarlamıştım”:
Kardeşimmm. Uğruna, milletin misafir yanında birbirini yolduğu odayı sen.. hem de 1 hafta önceden… kurabiye tabağı da mı?? (duygu yüklü anlar yaşayan smiley)
via GIPHY
“Yol göstermene ihtiyacım var”:
Üst seviye siyaset içeren yönlendirme beklentisi. İşten başınızı kaşıyamayacak haldesiniz, yardımcınız yok, zaman kısıtlı.. Ne olacak? İşler yetişmeyecek.. Peki yöneticiye işler yetişmeyecek denir mi? İtfaiyeciye sular kesik demek gibi bir şey; adam cinnet geçirse suları kesenden değil su kesik diyenden bilirler. O zaman hem durumdan haberdar edip hem de biraz ego pohpohlayacaksınız. İkisini aynı cümle içinde yapacaksınız. Evet siyaset yapacaksınız. Zaten siyaseti hep yapacaksınız.
“Bir fikrim var”:
“Armut piş, ağzıma düş” felsefesi altın çağını yaşıyor. Yaratıcılık sıfırın altında, yeni fikir yok denecek kadar az. “Çok özgün” dediğiniz fikri Google’a yazın, ilk arama sayfasında orijinalini bulursunuz. Beyin fırtınası toplantıları ayda yılda bir yapılan olağanüstü oturumlar iken şimdi haftada iki fırtına bile taşları yerinden oynatamıyor. Fikri olan da kendine saklıyor çünkü ya fikrin üstüne üst düzeyler konuyor (unutturmayın bunu bana, bunun hakkında yazacağım) ya da zaten iş yükünden beli bükülmüş olduğu ve yeni fikrin getireceği ekstra iş de kendine yükleneceği için bırak dağınık kalsın diyor. Başa gelme ihtimali olan şeyleri de bilerek halen fikrinizi paylaşmak istiyorsanız yeni fikir için adam kesecek duruma gelmiş yönetici nezdinde iyi fikir her zaman iyi puan.
“Nasıl telafi edebilirim”:
Hata sonrasındaki tavrınızın bile sevgi seline katkısı olsun diyorsanız (hatanız olduğuna içtenlikle inanıyor ve telafi etmek istiyorsanız tabi) özür dileyerek yöneticinize içtenlikle ne yapabileceğinizi, nasıl telafi edebileceğinizi sorun. Eminim yöneticiniz böyle bir şeyi sık duymamıştır ( böyle şeyleri kimse sık duymaz) ve yönetici gibi yöneticiyse bunu gözden kaçırmayacaktır. “Hatasız kul olmaz; hatamla sev beni” diyorsunuz yani.
“Hafta sonu biraz baktım”:
Ölümcül darbeler ardı ardına geliyordu.. Yöneticiniz mutluluk gözyaşlarını içine akıtıp yine içinden “Sen hafta sonu e-postalarını açıp da buna mı baktın? Brief toplantısına hazırlıklı mı geldin?” diye sayıklarken diğer iş arkadaşlarınız size en hafifinden uyuz olur yalnız, ben söyleyeyim. Tavrı, dersi en ön sıradan dinleyen çalışkan kız öğrenci odağından bir uzaklaştırmak gerekebilir. Bir de, bunu çok alışkanlık haline getirmeyin, üstünüze yapışmasın.
via GIPHY
“Toplantı bitti, ofise dönüyorum”:
Ağır ağır, dramatik alkışa başladık.. Ofis dışında toplantı; çoğunluk nezdinde iş gününün son etkinliği anlamına gelir, ki bu kimin işine gelmez? Hava güzelse, trafik kudurmamışsa, (artırıyorum) Cumaysa şahane kaçamak. Bu cümleyi genellikle orta ve üst düzeylerden, telefonda duyarsınız. Ofise geliyordur, metroya binecektir, telefon çekmeyeceği için aramıştır. İnisiyatif ifade eder. Ve fedakarlık, evet. İşte yöneticiler en çok bu kısmı sever.
“Ajansı çalıştırdım, bunlar tasarımlar”:
Alkış; ıslıklı, vuhuuuu’lu halde şu anda. Gözler dolu dolu. Henüz tasarı aşamasında bir fikri görselliğe / işitselliğe dökerek somutlaştırmak ve yöneticinizin karşısına çıkarmak çok iyi hamle. İşin pragmatik kısmı bir tarafa; inisiyatif kullanıyorsunuz, işin akışını sağlıyorsunuz; rüştünüzü ispat ediyorsunuz.. Tebrikleri kabul etmeye başlayın, bir aksilik olmazsa zira; zam ayında Zeki Müren de sizi görecek.