Havaların hızla ısınmasıyla birlikte beyaz yakalarımızı bu sene biraz hızlı gevşettik. Tatil planları yapılmaya başlanmakla kalmadı, ilk tatillere gidildi bile diye tahmin ediyorum. Ama yakın ama uzak. Ama yurt içi ama yurt dışı (Dövizin hali malumken yurt dışı diyen o yiğitleri aslında bir tanımak isterim). Ama kesinlikle bir günden fazla, üç günden az. Yılın ilk kaçamağına giden beyaz yakalı, seni taktirle selamlıyorum! Patron ve hissedarlar seni tanımıyor olsa da sen onlar için çok çalıştın, alamadığın terfinin yerine 4 proje daha aldın, 3.partilerle çok sıkı pazarlık ettin; bütçeni idareli kullandın; çalışmayan ekip arkadaşının açığını da kapadın, elektrik lüzumsuzsa da kapadın.. Sen bu kaçamağı dibine kadar hak ettin müdür.. 🙂

Öncelikle ucuz bilet buldunuz kesin; başka türlü olmaz o iş ( Hemen sizli bizliye döndüm bak; yok, kafa çıkamıyor plazadan) Turfanda biletle Mayıs’ta tatile gidilmez. Malum hava yolu şirketinin “efendim uçakta kaç metreküp hava soluyacaksınız?”, “Tuvaleti kullanacaksanız 10 TL bi farkı var. Kabul ediyor musunuz?”, “ Uyuyacaksanız üstünüzü örtelim mi? 5 TL farkla örtebiliriz” türü ahiret sorularından geçip bileti sanal ya da gerçek cebinize koydunuzsa bu adımı geçelim.

Konaklama için bu mevsimde mubah olan, ya tanıdık evi ya da sezonun siftahını henüz yapmamış pansiyondur. Oda + kahvaltı 100 TL maksimum (Daha fazlasını verecekseniz zaten hiç aramakla uğraşmayın, gidin bir dört yıldızlıya bitsin gitsin) Zaten kahvaltıyı otelde yapmazsınız; manzaralı bir serpme kahvaltıcı bulursunuz. Gözlemeyi bizzat kendi açan teyzeli otantik mekanda, yarınlar yokmuş gibi tereyağlı ballı bazlamaları çayla yuvarlamak sizin işiniz, bizim işimiz.

Kesin en az bir arkadaşınızla veya partnerinizle gittiniz. Biri birini gaza getirdi yani; yoksa Mayıs’ta, tekrar söylüyorum, fiyatlar turfandayken kim neden tatile gitsin? Anı biriktirme tatili, çok gülme tatili, çok eğlenme tatili bu.

Tabii siz refleks olarak hala İstanbul’dayım sanıyor; telefonunuzu şarj etmek için masanıza “power bank” filan istiyorsunuz. Yok annem, daha değil. Daha o kadar değil.

Kafa detoksu yaşıyorsunuz bu arada. Açık duran restoran TV’lerini görünce markanızın reklamını filan görmemek için başınızı keyifle çeviriyorsunuz. Son anda sizinle gelmekten vazgeçen arkadaşlarınıza henüz girmediğiniz denizin fotoğrafını gönderiyor, “Allah belanı versin” dediğini duyar gibi oluyorsunuz. Boyuna börtü böcek, kuş çiçek resmi çekiyorsunuz. Yeni bir bitki türü keşfetmedin arkadaşım; gayet zahter o, bırak hayvanı.

Deniz sezonunu da hazırlıksız yakalamış olabilirsiniz tabii; kabinlerin en bakımsız hali size denk gelmiş olabilir. Su daha güzelliğinin doruğunda değildir; zira henüz buzdolabından çıkmış sürahideki gibidir. Daha fazla tereddüt etmeyin; yürüyüverin içine gitsin. “Su çok soğuk, su çok soğuk..” Her sene aynı geyik.

İşteyken günün en önemli olayı muamelesi yaptığınız öğle yemeğini deniz mevsiminde pas geçersiniz direkt. Bu; şampiyon kahvaltısı yaptığınız ve akşam da (balıkçı) kral yemeği yiyeceğiniz için de olabilir; deniz dururken ne yemeği yahu mantığı sebebiyle de. Velhasıl, akşam uğruna bavul yaptığınız yazlık kıyafetlerinizi bir güzel giyer; Ziyagil konağında akşam yemeğine iner gibi yemeğinize gidersiniz. Deniz mahsulü ve yanında şarabın şair eden güzelliğine yetenek olmayınca şiir yazamadığımdan yemek bahsine burada nokta koyuyorum.

Kafayı işten kaldırıp gözünüzü tatilde açıverince -maaşı da yeni aldıysanız- eşe dosta küçük bir şeyler alayım refleksi de doğabilir doğal olarak. Alçıdan yapılma, kalıba dökülme, guaş boyayla boyanma mıknatıslardan daha yaratıcı bir şey görürseniz benim de haberim olsun. Bu arada Muhteşem Yüzyıl duvar tabaklarını geç keşfetmek sanırım benim ayıbım. Tatilimin en inanılmaz dakikalarını elin kadınları bunları üçer beşer paketletirken yaşadım.

Hafta sonu yarıyı geçtikten sonra kendi kendinize zehir etmeye başlıyorsunuz tabii, huylu huyundan vazgeçmez ama tebdili mekanda ferahlık var. Size iyi ki yaptım diyeceğinizden emin olduğum bir kaçamak anlattım. Dönüş yolunda, uçakta basınçtan ağlayan bebeklere bile “ah canııım, hiç susmadı kuzucuk” pozitifliğinde yaklaştığınız bir ruh hali ile dönüyorsunuz. Sırf bunun için bile değer.

Bağlayın kemerleri, lütfen kemer ikaz ışıkları sönünceye kadar da çözmeyin. Yapabildiğiniz sıklıkta da kaçamakları tekrarlayın.

 

Hamiş: 10 gün kadar önce kalkıştığım hafta sonu kaçamağının güzel anlarını Instagram hesabımız üzerinden paylaşıyordum; takip edenler hatırlayacaktır. Dağlara doğru bağıra bağıra Heidi’yi çağırasımın geldiği, harika bir yayla kahvaltısı sonrasında kolumu kırmak suretiyle kaçamağı orada bitirdik. “Mazlum beyaz yakalı iyi ki bir kaçamak yaptı!” demiyor; kolum iyileşince nereye gideceğimin planlarını kuruyorum. Takipte kalın!