Şunun şurasında ne kadar oldu ve ben sanki hiç kurumsal hayatın beyaz yakalısı olmamışım gibi hissediyorum. İnsan kendi isteğiyle vazgeçince kolaylıkla yok sayabiliyor. Düşünürseniz bu birçok konuda geçerli olabilecek bir tespit. İstem dışı, zorlamayla yaptığınız şeyler hep içte ukde olarak kalsa da, tersi durumda tam bir arınma.
Bu sabah çekirdek ailemle organize bir kaçamak yaptık. Ağaçların altında kuş sesleri eşliğinde işimi gücümü yaptım, eşsiz bir hazdı. Saatlerce öylece oturup, arada bir kafamı kaldırıp etrafa bakıp şükrederek çalıştım. Bulunduğum ortama ama yanlış anlaşılmasın. Tepetaklak yuvarlana yuvarlana büyüyen ekonomik krize sövdüm durdum. Hiçbirimizin güvende olduğuna inanmıyorum. Bir B planı yapın, yapalım. Dursun kenarda neme lazım.
Daha önce bahsettiğim işim dönem itibarıyla biraz ivme kazandı, yoğunlaştı. Öğrendim, sevdim, keyif alıyorum. Bu arada da kendime hobiler edinmeye başladım. Ne mi?
Çok beğendiğim duvar panoları var, hani 3-4 çerçeve ve objelerden oluşan tasarımlar. Evim için almayı düşünürken “neden ben yapmıyorum” dedim. Ağaç malzeme zaten elimin altında, sadece grafiği oluşturmam lazım diyerek çok kullandığım bir programda yaptım aynılarını. Sonra gittim kaliteli bir baskı aldırdım. Eminönü’nden gidip objelerden aldım, evde akrilik boya ile boyadım. Tam istediğim gibi, tam zevkime göre olan tasarımlarımı altıda biri maliyetine bitirdim. Bu arada tasarımları beğenen çalıştığım firma “sen yap biz de alalım” demez mi!
Bu ve bunun gibi o kadar çok şey yaşıyorum ki. Hep dediğim gibi olumlu enerji ve adım atma gayreti ile ayağınızın altına taşlar teker teker gelir. Hobiden gelir elde etmeye başlayacağım yılların beyaz yakalısı olarak baksanıza!
Evet dünyayı kurtarmıyorum belki ama seçimlerimle mutluyum. Her şeye yetişmeye çalışıyorum. Yorucu, ama benim ajandam. Yarın şimdi kim ne çıkaracak şapkadan diye düşünmeden, işlerimi bitirip huzurla başımı yastığa koyuyorum.
Ben bir şirkete bağlı olarak çalışırken ne yapıyordum acaba? Mesela dün dizi incinen anneme yetişip onu doktora götüremeyecektim, yarın saat 16:00 da sahnelenecek oğlumun sene sonu konserine muhtemelen gidemeyecektim, sabah yürüyüş yapamayacaktım. Tüm işleri hafta sonuna, öğle aralarına yığıp sevdiklerime dokunabileceğim zamanları birilerine hibe ediyormuşum. Hayatımla ilgili bu denli farkındalık yaşayacağımı söyleseler hadi oradan derdim herhalde. O kadar benimsemiştim o dört duvarı.
Benimsemeyin, Ufuk Görünsün Mutlaka
Geçenlerde işsiz iki arkadaşımla bir araya geldik. Birinin çalıştığı şirket kapandı, diğerinin ki de küçülmeye gitti. Yüksek lisanslı ve oldukça da deneyimliler. Ne arayan var ne soran, zaten ilanlar da “biz alım yapıyoruz yıkılmadık ayaktayız” mesajı verme amaçlı zıttırık ilanlar dediler. Haklılar… Sene sonlarında ve özellikle kriz olduğunda ayyuka çıkan şirket politikaları bunlar. Bütçeye sene başında konulan ama sene ortası gelmeden kırpılan “headcount” bütçelerini “biz ilanı çıkalım, almaya karar verirsek de bu arada havuzda CV biriksin” mantığıyla piyasaya salan kafalar. Aylarca durur o ilanlar portallerde ama aslı astarı yoktur. Kriz zamanı da aslanlar gibi boy gösterme mekanizmaları.
İş aramadığım için mutlu oldum şimdi bak.
Neden?
Uzun zamandır yazmayınca daldan dala atladım, sanki içimi döktüm biraz ondan biraz bundan. Neden yaz (a) madığımdan da bahsedeyim madem.
Ruhum siyasete bulandı. “Twitterzede” oldum. Yoruldum laf anlatamamaktan ve kabullenememekten. Bi çöküntü geldi bana, darlandım da darlandım. Yazsam o aralar kesin buhrandan sizi de kendime benzetirdim. 2-3 gündür biraz sıyrıldım da gülümsedim falan. Siyaset sadece siyasetçilere göre bir şey bakmayın, bizim gibileri darmadağın ediyor. Dışında kalmak da hele şu sıralar çok güç. Allah hepimize sabır versin, umut yeşil kalsın, renkler belli olsun, her şey çok güzel olsun.
Amin.