Uzaktan çalışma uygulaması hiç bitmeyecek sandınız değil mi? İki seneden beri çoğunlukla evde, toplantıdan toplantıya belki şirkete gidip belki zoomdan, genel anlamda pijama ile günü bitirmeye alıştınız. Nisan ayı itibarıyla ise bazı şirketler tam zamanlı plaza hayatına döndü, bazıları da hibrit çalışma düzenine geçti. Hibrit yine neyse de tam zamanlı dönüş çok sancılı. Birkaç örnek cümle; “5 gün işe çağıran…
Genel
Yazmak için karamsar olmadığım, içimin şişik olmadığı bir an bekledim. Umutlu, iyi duygularla dolu. Hepimiz virüs alametinin içindeyiz ve tutunmaya çalışıyoruz: Normalde tutunmayı unuttuğumuz şeylere, kanıksadığımız ilişkilere ya da yapmak isteyip de yapamadığımız işlere. Ben anlatacağım ama sizleri de çok merak ediyorum. Yazın bize. Zaten uzun sayılacak bir süredir kurumsal hayattan kopmuş, kendi işimi kurmuştum. O nedenle evde olmak, evi…
Bir şirket çatısı altında çalışanlar çok iyi bilirler ki vakitlerinin çoğunu birlikte geçirdikleri iş arkadaşları, bir süre sonra hayatlarının önemli bir parçası haline geldiklerinden ve aileden fazla içli dışlı olunduklarından tepeye çıkarılan kişilerdir. Şirket de bunu bilir ve bir türkü tutturur. “Biz bir aileyiz”. Birbirine kenetlenmiş, iyi günde kötü günde yan yana durulan? Ya da hayatımızdan silip atamayacağımız? Hayır. Biz iş…
İlk defa kendi işimi kurmayı seneler önce düşündüm. Elinden tuttuğum oğlum ve ben iki başımıza hayata tutunuyorduk. Vazgeçtim sonra, “ yaa dedim düzenimi bozmayayım, sorumluluklarım var, maddi anlamda başka bir desteğim yok, cesaret edemedim. Sonraki yıl işsiz kaldım çalıştığım şirket küçülmeye gitti. Tazminat hazır para, dayanmaz. Ülke ekonomisi darda, ben darda. İş bulmakta o kadar zorlandım ki, para bitti bitecek….
Şunun şurasında ne kadar oldu ve ben sanki hiç kurumsal hayatın beyaz yakalısı olmamışım gibi hissediyorum. İnsan kendi isteğiyle vazgeçince kolaylıkla yok sayabiliyor. Düşünürseniz bu birçok konuda geçerli olabilecek bir tespit. İstem dışı, zorlamayla yaptığınız şeyler hep içte ukde olarak kalsa da, tersi durumda tam bir arınma. Bu sabah çekirdek ailemle organize bir kaçamak yaptık. Ağaçların altında kuş sesleri eşliğinde…
Takıntı neye benzer biliyor musunuz? Hani elinize diken batar ama ucu içeride kalır. Çok acır, hafif şişip kızarır. Çıkarmak için ya siz ya da “yardımsever kişi” iki tırnağıyla sağından solundan bastırır, dikenin ucu görünür, cımbızla yakalanır, çekilir…bazen de kırılır diken, tamamı çıkmaz. Yeniden bastır, çek ve çıkar… Yeri acır ama kısa zamanda da geçer. Takıntı budur işte, çekip çıkarınca acı…
Bazı şeylere farkında olmadan öyle alışıyoruz ki, öyle beynimiz yıkanıyor ki sanıyoruz biz o rutini yaşamazsak, günlük dozumuzu almazsak yaşam durur. Alkol ya da uyuşturucu bağımlılığından farksız geliyor şu an beyaz yakalı hayat. İlişkilerin samimiyetsizliği, ego savaşları, hak edilen ama alınamayan maddi haklar, yaşanan haksızlıklar, duygusal tacizler… Bunalıp çekip gittiğimiz yerin ondan farksız olmayacağını bile bile yine aynı yola girip…
Dizilerde artık yeni nesil bir kurgu var biliyorsunuz; ilk bölümün ilk dakikalarında, sezon finalinin son dakikalarına dair görüntüleri yayınlayıp kafanızı litrelik Sütaş ayran gibi bir sallıyorlar… Siz de “Bir dakika ya, böyle bir sona nasıl ulaşılmış olabilir??” diye diye çatır çutur bölüm bitiriyorsunuz.. Bugün, hayatımın çoook geride kalmış, nerdeyse 7-8 aylık bir kesitini, bir dizi gibi dışardan seyrettim. Sezon finalini…
Her yıl Aralık başında biri çıkar, “yılbaşı çekilişi yapacak mıyız?” diye sorar, bilmişin biri de “ya yok yaaa, ne öyle çocuk gibi..” der. Heveslilerin hevesi tek kelime edemeden kursaklarında kalır. Sonra yılbaşı haftasının havasından mıdır nedir bir bakarsınız birisi çekilişi düzenlemiş, bir avuç dürülmüş kağıt ile başınıza dikilmiş.. Yok yaa diyen abi bile çoktan sırasını savmış da, daha “sana kim…
Birileri bizi, biz birilerini, tepedekiler herkesi, herkes uşağı.. Yoo yoo yanlış anlaşılmasın! Performans değerlendiriyoruz.. Puanlar havada tepişiyor, bizler aşağıda. Okulda öğretmenin notu kıttır mesela, yan sınıfın öğretmeni bol keseden dağıtır. Siz çok daha başarılıyken, sırf o sınıftasınız diye bir türlü zirveyi zorlayamazsınız. İş hayatında da aynen böyle aslında. Bu, hayatımızın zalım bir döngüsü. Ortalık karışık şu sıralar şirketlerde. Tam bir…