Bir şirketin en eski departmanlarındandır muhasebe ve teknik destek. Şimdilerde muhasebe mali işlerin bir kısmısı, teknik destek de IT nin bir kısmısı olmakla birlikte, şirketin temel direkleridirler, hatta ve hatta temelidirler. Gerçekten, mübalağa değil. Bir düşünelim beraber, gelin.

Bu departmanlardaki en kıdemliler, şirketin açılış töreni fotoğraflarında genel müdür kurdeleyi keserken baş hizası arkasında gördüğünüz sırıtan yüzlerdir. Şirketi onlar açmıştır ve ancak onlarla birlikte gömülebilir o şirket. Demirbaş listesinde masa ve sandalyeden sonra adları geçer, vasfına sual olunmadan fikri sorulan, söz sahibi ve bilge adledilen bu kişiler şu an etrafınızda. Bakın bi, bekliyorum… Dediydim.

Muhasebeden Nermin abla (titri abladır, yemek tarifinden tutun çocuk bakımına her konudan anlar ama yeni finansal düzenlemeleri sorup yormamak lazım gelir) ve IT den Numan abi (çok klas adamdır, yeni işe girenlerin emailini ve kullanıcı adını açar, windows bilir ama mac dediğinizde, mc donald’s ile bağ kurması daha muhtemeldir.)

Bir zamanlar hem muhasebe defterlerini tutan, hem bordroyu yapan, hem yazışmaları takip eden Nermin abla, yüz yıllardır memur pozisyonunda olmasına rağmen bu onun hiiiiç umrunda değildir. Ben işimi yapıyorum der, geçer. Kariyermiş, basamakmış ne gerek var, “zaten bir ayağım çukurda benim?!” der , amaaa şirketin genel müdürü bile değişir, o değişmez. Tek katkısı olan rutin fatura girişlerine “vah vaaah, gönderdiler mi Hayri Bey’i de” diyerek devam eder. Performans değerlendirme görüşmelerinde nasılsın iyi misin den öteye gidemeyip sıkışan yöneticisi, skalada bekleneni gerçekleştirdiği yönünde geri bildirim verir, İK da hemfikirdir.

Nermin abla (lar), çok takıntılıdır. İmzası eksik evrak ise sümen altı eder, sen bekle de bekle ödensin diye. Sorsan bana gelmedi der, unutur evrakı. Yıl sonu mutabakatı yapılırken, saatlerce mesai kaybına yol açar bulunamayan faturalar. Ama işi bil işe gitme derler ya, aynı hesap Nermin abla da işi batırsa da nasıl içinden çıkılacağını çok iyi bilir. İnsan ilişkilerini abla-kardeş kıvamında tutup, çatlak ses duymamayı ona yine bu şirket öğretmiştir.

Numan abi(ler) ise, evrimleşen bilişim dünyasında kaybolmuştur. Şirketin elektrik kablolarını çekmiştir oysa ki. Ona destek ekibinde hürmet gösterirler, abi derler ama terfi onun için de ulaşılması güç bir nihayettir. Kendini geliştirmemiş, buna gerek de duymamıştır. Ekipte daha cabbar, daha iş bitirici olanların arasında eriyip gider, göze batmaz. Kaç tane müdür eskitmiştir Numan abi ama şirketin hürmetten doğan bağlılığından mıdır bilmem, milletin terfi için birbirini boğazladığı iş dünyasında o ilk işinden emekli olarak ayrılır.

Şirketlerin, nesillerini sabırla tüketmeye çalıştıkları bu tip çalışanlar, asla işten atılmazlar. Sessizce beklenilir ve zamanı gelince emekli edilirler.

Şirketin küçülmeye gittiği dönemlerde fark etmiştim. Nice üniversite mezunu, yabancı dil bilen ve işine değer katan insandan vazgeçilirken, emeklilik yaşı gelenler dışında bu insanlara asla dokunulmamıştı. Şirket kültürü buna müsaade etmemişti diye düşünüyorum. Nitelikleri dolayısıyla bir daha böyle bir iş bulma şansları az, aile geçindiren ve etliye sütlüye karışmayan sessiz, şirketin temel atma töreninde yer almış bu insanlara saygısızlık edilemezdi. Yine o dönemlerde Nermin abla bana demişti ki bir konuşma arasında, “Buralar daha dutlukken, sizler ilk okulda fişleri ezber ederken, ben Necmi Bey ile kahve içiyordum karşılıklı.” Bu da kanıtı oldu.

Şirketler canlı birer organizma gibi. Necmi Bey gitse de, dutluklar koca koca plazalara dönüşse de, kendinden olanı,  Nermin abla ve Numan abi gibi profilleri kemirmiyor, yok etmiyor. Onlarla var oluyor. Onlar da kendilerince ayak uyduruyor yeni nesile, yaşayıp gidiyorlar işte.