Gün geçmiyor ki iş çevremizden bir işten çıkarılma haberi duymayalım.. Ekonominin durumu malum, devir temkinli gitme devri. Ancak vur deyince öldürmek tam bizim toplumumuza göre bir refleks olduğundan, ekonomik krizi atlatmak adına alınabilecek önlemler neler olmalı sorusu karşısında akla gelen ilk yanıt da işten çıkarma olur.
İşten çıkarma nedeni deyince de legalize etmesi en kolay olan performans düşüklüğü öne sürülür. Performans düşüklüğü gerekçe gösterilerek yapılan işten çıkarmaların resmi tahminle * yarısı başka bir şeydendir.
Çalışma hayatım boyunca duyduğum, şahit olduğum, işten çıkarılan tarafın yakını bulunduğum vakaların en absürtlerini derleyerek bu haftaki konumuzu oluşturdum. En normalinden başlayarak, buyurun en absürt işten çıkarılma nedenlerine:
9- Çok fazla istifa edip geri aldın: Aynı iş yerinde çalıştığımız, istifa etme adedini 7 veya 8 olarak hatırladığım bu genç, her seferinde fevri davrandığını, acele karar verdiğini söyler ve kendini patrona zorla affettirirdi. Bu afların patron ile arasında bir bağ oluşturduğuna, kendini diğer çalışanlardan daha özel bir yere konumlandırdığına inanmış olmalı ki iş dışı konularda kendisiyle sık sık sohbet etmeye çalıştığını, patronun da etrafa “kurtaran yok mu” bakışları attığını hatırlıyorum. Patron, son istifayı geri almaya vakit kalmadan alenen kabul etti; “istifa etmiştir, kendisine emekleri için teşekkür ederiz” minvalinde bir e-postayı bütün şirkete atıp “hadi iyi akşamlar” diyerek şirketten çıktı. Çok kral hareketti. Tarihteki ilk “Obama out” gibi bir şey…
8- Müşteri seni kıskanıyor: Bu vakada müşterinin yazılı, sözlü şiddetine maruz kalan ajans çalışanı, yetmiyor bir de şu sözlerle işten çıkarılıyor: “Senle yaptığı her toplantıdan sonra senin giydiklerine benzer şeyler alıp giyiyormuş, saçlarını senin gibi yapıyormuş. Patetik yani. Sana takmış. Ondan senle geçinemiyor demek ki. Kıskanıyor seni. Organizasyondaki grup fotoğraflarını sen de varsın diye iç bültende kullandırmamış. Müdürüyle de konuştuk biliyorsun. Aralarında çözsünler demişti. Biz seni biliyoruz ama ‘ondan gelen fikri beğensem bile kabul etmem demiş’. Bu noktada maalesef senden vazgeçmek durumunda kalıyoruz. Bizden yana bir şey olmadığını bilmelisin.. Biz seni çok seviyoruz..” Oldu, iyi günler.
7- Bana dedikodu getirmiyorsun: “İşinde kusursuzsun; hakkını yiyemem. Ama sana güvenmiyorum çünkü benimle hiç dedikodu yapmıyorsun. Herkesle aran iyi ama kimsenin bir şeyini gelip anlatmıyorsun. Bu hiç güvenilir gelmiyor. Maalesef yollarımızı ayırmaktan başka seçeceğimiz kalmıyor. Allah affetsin.” demiş adam. Göğsünü gere gere dedikodu getirmiyorsun da ondan demiş olmasıyla kendini bilmezlik çıtasını Allahüekber dağlarına yükseltmiş bir zat. Sözün bittiği yerdeyiz.
6- Diğer direktörün ruh sağlığını bozdun: Bu kısa hikayenin ruhunu daha iyi yakalayabilmek için 2 bölüm Cennet Mahallesi seyretmenizi öneriyorum. Kurbanımız, reklam ajansına ikinci direktör olarak alınıyor. Yani farklı müşterilere ve projelere sahip bir direktör daha mevcut. Kimse kimsenin yerine geçmeyecek. Fakat işe alındıktan bir kaç saat sonra dengi, yani diğer direktör durup dururken, sinir krizi geçirerek “ben senin gibi süslü ajans kızlarını iyi biliriiieeeem…!” diye bağıra çağıra kızın üstüne saldırıyor. Bir de düşüp bayılıyor. Bütün bunlar, patronun odasında oluyor üstelik. Patron çok mahcup oluyor, eli ayağına dolaşıyor, özürler diliyor, diğerini yanına çekip konuşuyor fakat ortamın kimyası fena halde bozuluyor. İki hafta sonra arkadaşımız, diğer direktörün ruh sağlığını bozduğu gerekçesi ile bin bir özürle işten çıkarılıyor. Gülüyorum, elimde değil, özür dilerim.
5- Senden 7 aydır e-posta almıyorum: Bu sözü sarf eden yöneticinin işten çıkarılan çalışanın süreçlerine bir dahli olmadığını, sadece patronluk kimliği ile böyle bir gerekçe öne sürdüğünü söylemeliyim. Üstelik “beni cc’ye koymayın, boşa meşgul etmeyin” diye aylarca duyuru yapmışken. Süreçlerimin hiç birine dahil değilsen neden sana e-posta atmam gereksin? Süreçlerime dahil olman gerektiğini düşünüyorsan 8 aydır aklın nerede? İşler tıkır tıkır yürüyor, boyuna müşterilerden teşekkür alıyorsun, sorun ne? Neyse ki sonra gerekçenin şirket kapanışı olduğu ortaya çıktı da insana kendi böğrünü dövesini getirten, “nası lan??!!” dedirten suçlama havada kaldı. İşten çıkarma ise gecikmeden gerçekleşti.
4- Masanda sevgilinin resmi var: Öncelikle akla gelen ilk tereddütü gidereyim; muhafazakar bir iş yeri değildi. Akla gelen ikinci tereddütü de gidereyim; fotoğraf ahlaka aykırı değildi. Şirket, masanıza çay bardağınızı bile getiremediğiniz bir tiranlıkla yönetiliyordu. Masasında patronla halı saha sonrası çekilmiş olanlar dışında fotoğraf bulundurabilen yoktu. Gerekçe bu şekilde açıklanmamıştı ama herkes gerçek işten çıkarılma nedeninin masasına sevgilisiyle çekilmiş bir fotoğrafını koyma cesaretine sahip bir çalışan olması olduğunu biliyordu. Bu ne cüret. Terbiyesiz.
3- Yengeç burcusun: İlk üçe geldik. Fıkrayla gerçeğin kesişim kümesindeyiz. Burçlarla çok fazla işi olmayan arkadaşıma iş görüşmesinde burcu sorulmuş. Bizimki de “ben pek ilgilenmem ama Aslan galiba” demiş. Neyse, işi almış. Bir hafta sonra işveren odasına çağırmış, burcu konusunda yalan söylediği için kendisini işten çıkardığını söylemiş. Arkadaşım aslında Yengeç burcuymuş (işe giriş evraklarında görülen doğum tarihi üzerine kopuyor bu tantana) ve kadının birlikte iş yapmaya tahammül edemediği tek burç yengeçmiş (vah). Bu insanlar ne yaşıyor gerçekten bilmiyorum.
2- Müdürün çalışmıyor: Net favorilerimden biri.. İyisin, hoşsun, yeteneklisin. Gençsin, hırslısın, çalışkansın. İşten kaçmıyor, ortadan kaybolmuyor, kapris yapmıyorsun. Müşteri senin işlerini çok beğeniyor, özellikle seni istiyor. AMA direktörün çalışmıyor ve ona bir gözdağı vermek için seni işten çıkarıyoruz…….. Ama çok yeteneklisin.
1- Yeterince ilginç değilsin: Açık ara birincim. Yakından şahitlik ettiğim bu vakada bahsi geçen pozisyon, ilginçlik gerektiren bir pozisyon değildi. Yaratıcılık, hikaye anlatımı vb. gerektirmiyordu. Çalışanın ilginç olmadığının anlaşılması üç yıl gibi bir zaman almıştı ve kendisine (aslında hiç birimize) ilginçliğin tanımı hiç bir zaman yapılmamıştı. İşten çıkarılmayan diğer eş pozisyondaki arkadaşların bir ortak özelliği tanınmış ailelerin mensupları olmalarıydı. İşte olayın esas ilginç olan yönü buydu.
İş hayatındaki var olan sisteme eleştirilerimiz, körü körüne bir sistem karşıtlığı olarak algılanmasın. İşten çıkarma sevimsiz bir gerekliliktir. En adaletli el tarafından dahi gerçekleştirilse, zalim gelecektir. Hal böyleyken, absürt şekillerde dile getirilince maalesef kara mizaha dönüşmesi kaçınılmaz oluyor.
Maddi sonuçlarından ötürü kimi zaman büyük istekle karşılanan işten çıkarılma durumunun, istemediğiniz taktirde absürt veya normal şekillerde karşınıza çıkmamasını temenni ediyor, herkese keyifli ve verimli haftalar diliyorum.