Bazı şeylere farkında olmadan öyle alışıyoruz ki, öyle beynimiz yıkanıyor ki sanıyoruz biz o rutini yaşamazsak, günlük dozumuzu almazsak yaşam durur. Alkol ya da uyuşturucu bağımlılığından farksız geliyor şu an beyaz yakalı hayat. İlişkilerin samimiyetsizliği, ego savaşları, hak edilen ama alınamayan maddi haklar, yaşanan haksızlıklar, duygusal tacizler… Bunalıp çekip gittiğimiz yerin ondan farksız olmayacağını bile bile yine aynı yola girip iş değiştirmeler… Kariyer denilen ömür törpüsünün bizi oradan oraya sürükleyip hırpalamasına alışmak acı ama bir bağımlılık. Tecavüzcüne aşık olmak gibi bir şey.

Ben mi? İki aydır temizim 🙂 İklimim değişti. Hiç kar yağmayan İstanbul gibiyim.

Sabahları evde bir ergen yaşadığı için çok erken kalkıyorum, onu okula yolluyorum ve günüm başlıyor. Uykusuzluğa dirençli bünyem yıllardır, tekrar k.çımı devirip yatmamakla daha enerjik oluyorum gün boyunca. İstersem uyuyabilirim düşüncesi bile yetiyor. Özgürüm.

At Kenara Lazım Olur

Şu geçen iki ayda öğrendiğim en önemli şeylerden biri parasal konularda oldu. Önceden evin ihtiyaçlarına ya da kendi kişisel harcamalarıma para harcarken sandığım gibi çok da dikkat etmiyormuşum. Sabit bir geliriniz olduğunda aman nasılsa gelecek o para diye üst baş alıp kredi kartınıza asılmadınız mı? Benim asılmışlığım vardır. Şimdi üç sene almasam yetecek kıyafetim olduğunun farkındayım. Markette etiketleri inceleyip, sebze meyve için pazara gidip ihtiyaç olan kadarını alıyorum. Ev ekonomisinin kraliçesi olma yolunda ilerliyorum. Çok da kazansam bu böyle olacak. Çünkü bırakın evi, ülkenin ekonomisi kan ağlıyor, esnaf tükenmiş, her hafta sokağımda bir dükkan kapanıyor. İçerideyken çok anlamıyorsunuz, dışarısı böyle, para biriktirin.

Domestik Sosyal

Peki dışarıdaki insanlar nasıl sosyalleşiyor ? Avm’lerde okul çıkışı çocuklarını alıp lak lak yapan anneler var. Anlamsız geliyor, kimsenin işi gücü yok mu diyorum ama Avm ler hep dolu. Kadınlar omuzlarına üç beş çaput atmış, harıl harıl alışveriş yapıyor. Parklarda dedeler nineler soluklanıyor, top oynayan çocuklara “evladım burada top oynanır mı” diyor 🙂 . Trafik her saat var, herkes bir yerden bir yere gidiyor. Anlayacağınız kimse evinde barkında değil, herkesler dışarıda fink atıyor. Geçen gün öğleden sonra bir Avm’nin cafesinde toplantım vardı, oturacak yer bulmakta zorlandık , o derece.

Girişimci Algısı

Ben dışarıda olmaya alışsam da, etrafımdaki insanlar bocalıyor sanırım. Sigortalı bir yerde çalışmanın garanti, sağlam olduğunu düşünen, bu öğretide yetişmiş insanların gözünde ben işsizim. Kendi şirketimi kurdum, sigortamı da ödüyorum desem de işsizim. Nasılsa müsaitsin çaya gel diyen annem bile, ki biliyor ne kadar çalıştığımı. Yine de hiç uğramadın bu hafta diye sitem edebiliyor. Oğlum ödevlerini kendi yaparken, şimdi “gelsene sen de yanımda ol” diyor. Sabah işe giderken yatağı birlikte topladığım kocam ben evde olduğum için o rutinden uzaklaştı. Herkes sel gibi gidiyor evden, ben kum gibi kalıyorum 🙂 Evi topluyorum, akşama ne yemek yapacaksam en kötü sabahtan planlıyorum, akşama kadar çalışıp son bir saatte yemeği pişiriyorum. Hem az da olsa şimdilik para kazanıyorum, hem de evin bütçesini koruyor masrafları azaltıyorum. Ben işsiz değilim 🙂 Benim çoook işim var.

Evden çalışmanın zorlukları işte bunlar. Her paylaşılması gereken iş sorumluluğunuz haline geliyor. Belki ben de biraz kontrolcü, çok sahiplenen, kol kanat germeye, yük hafifletmeye meyilli biriyim. Bir süre sonra yük ağırlaşabilir kaygısıyla bu konunun her farkına vardığımda kendimi frenliyorum.

Çok çok mutlu da olsam verdiğim karardan ve yaşadığım hayattan, bana göre negatif yanlarını da yazmalıyım gibi hissettim. Hepimizin yaşam biçimleri, karakteri, olaylara bakış açıları farklı. Bende olumsuz etki yaratan sizde en çok özlenen olabilir ya da beni çok mutlu eden yanları size iyi gelmeyebilir.

Bana Neler Oluyor?

Dışarıdaki Ben, göze fer gelmesi ve altındaki morlukların azalması fiziksel dışavurumum dışında duygusal anlamda dinginleştim. Çıkıp yürüyüş yapmanın, istediğim yerden çalışabilmenin, günü planlayıp arkadaşlarımla öğlen yemeği yiyebilmenin, sevdiklerime daha çok zaman ayırabilmenin verdiği hazzın maddi bir karşılığı yok. Daha fonksiyonelim, daha değerliyim ve daha çok bu dünyaya bir katkım var artık. Daha da anneyim, daha da eşim, daha ve dahayım. Artıyım, eksim yok.

Hayatımdaki herkese, her şeye dokunabiliyorum. Hissedebiliyorum.

İki ayda üç kilo almam dışında sağlığım mükemmel. Her sene bronşit olup iki kutu antibiyotikle iki ay düzelemeyen ben, bu sene hastalık nedir bilmedim. Yıllardır binalarda, metroda, metrobüste soluduğumuz hava bizi hasta eden şey. Ve tabii ki sivrisinek gibi kan emen, kaşıntı yapan alerjik şirketler 🙂

Hayatta en önemli şey nedir sizce? Sağlık, mutluluk, sevdiklerine ve kendine zaman ayırabilmek mi yoksa para mı? Bana göre;

  • Sağlık yoksa para yok.
  • Mutluluk yoksa paranın önemi yok.
  • Zamanın yoksa parayı ne için harcıyorsun?

Kıssa…

Para bir araç. Sana iyi gelen tüm şeyler için gerekli olan parayı kazanabilme yetkinliğin var. İşsiz kalabilirsin her an beyaz yakalı arkadaşım, bir günde kapının önünde bulabilirsin kendini. O nedenle bir B planın her zaman olsun. Yetkinliklerinin ve yapabileceklerinin farkına varıp onları geliştirmen ve hazırlıklı olman lazım. Kendi isteğinle sürüklenmeyebilirsin ama hayatta kalabilmek için kendine bir şeyler katman lazım. Sen çalıştığın kurum için değer olduğun kadar her zaman bir maliyetsin de. Her an değerin öncelik sıralamasında düşebilir.

Dışarıdan bakınca bu kadar belirgin bir nokta, içeride iken sanki başına hiç gelmeyecekmiş gibi değil mi?

Ama ile başlayan cümleler kurabilirsiniz, zamanında ben de direndim. Ama ben ne yapabilirim ki, ama belirsizlik korkutucu, ama düzenli ödemelerim var… Aynı cümleleri kurdum. Bir zaman sonra hayatı sorgulamaya başlayıp dönüp kendime baktım ve B planımı yapmaya başladım. Çünkü bir şirketten emekli olmak, altmış beş yaşında emekli maaşımla ülkemiz standartlarında en fazla ucuz turlar kovalayan bir nine olmak istemediğime karar verdim. Sonradan denemedim deyip pişman olduğumda hayata geç kalmamak için.

Yaptığım işe nasıl karar verdiğim ve ne yaptığımı da sonraki yazımda detay detay anlatacağım. O da değişik bir hikaye.

Sevgiler