Uzaktan çalışma uygulaması hiç bitmeyecek sandınız değil mi? İki seneden beri çoğunlukla evde, toplantıdan toplantıya belki şirkete gidip belki zoomdan, genel anlamda pijama ile günü bitirmeye alıştınız. Nisan ayı itibarıyla ise bazı şirketler tam zamanlı plaza hayatına döndü, bazıları da hibrit çalışma düzenine geçti. Hibrit yine neyse de tam zamanlı dönüş çok sancılı. Birkaç örnek cümle;

“5 gün işe çağıran bir şirkette çalışmam artık imkansız” “ Gelmek zorundasınız deseler işi bırakırım” “Evde sıkılıp iki insan görmek istediğim zaman gidiyorum” “Beş gün gideceğimiz açıklandı, iş değiştirmeyi düşünüyorum”

Bazı beyaz yakalılar şehir değiştirdi, köye kasabaya yerleşti uzaktan çalışma başladığında. Karavan alan var, ev tutan var etrafımda. Şimdi haftada iki gün ofise gitme planı için, “ayda bir hafta tam geleyim, sonra uçağa atlayıp geri döneyim” diye şirketleriyle pazarlık yapıyorlar.

Patron şirketleri bir dönem için bile olsa uzaktan çalışmaya geçmedi. Hala da sıcak bakmıyor çoğu. Çalışanlar ve departman yöneticileri hibrit sistem için bastırsa da karar bir kişinin inisiyatifinde sonuçta. Bu şekildeki yönetim biçimleri yenilikçi olmamakla beraber yeni nesli kucaklamayan, dayatmacı ve silinmeye mahkum fikrimce.

Esnek çalışmanın motivasyon eksikliği, iletişim sorunları ve iş-özel hayat dengesinin kurulamaması gibi negatif yanları olduğu bir gerçek. Belirsiz çalışma saatleri ve evdeki dikkat dağıtıcı unsurlar, odağı ve motivasyonu etkiliyor. Ama yine de daha verimli bir çalışma modeli olduğu konusunda hem çalışanlar hem de şirketler hemfikir. Zamanını kendisinin yönetiyor olması beyaz yakalılarda iki sene öncesine kadar var olduğunu bile bilmedikleri bir özgürlük algısı geliştirdi. Bu arada şirketlerin elektrik kira yemek yol gibi külfetli maliyetleri düştü. Kazan-Kazan. Çalışanlarını tam zamanlı çağıran şirketler ek bir motivasyon sağlamıyorsa tercih bile edilmeyecekler yakında. Bütün dengeler değişti.

Büyük bir Holding’te yönetici olan arkadaşıma iki hafta tam zamanlı gelin, sonra hibrit sisteme dönebiliriz denmiş. Ofise dönüş deyince aklına ne geliyor dedim, şunları sıraladı;

  • Motivasyon düşüklüğü
  • Can sıkıntısı
  • Şirket dedikoduları
  • Uykusuzluk, yorgunluk
  • Trafik stresi
  • Çocuğa kim bakacak, kim okula götürecek?

Bir tane de ben ekleyeyim bu listeye. Bu dönüşün bir de fiziksel dönüşüm ayağı var. Eee insan içine çıkmak için bu dönemde kendini salmış arkadaşlarımızın ruhen olduğu kadar bedenen de hazırlanması lazım. Saça başa kaşa şekil, ele ayağa bakım şart. Yaşasın kuaförler ve bakım merkezleri. Çok çektiler pandemide, yüzleri gülsün inşallah.

Her sene Eylül ayına girerken “Okula Dönüş” adı altında türlü ayakkabı, çanta, kırtasiye, kitap indirime girer. Göya tabii. Önce bindirim sonra indirim. Pandeminin başında uzaktan çalışmaya geçerken de biliyorsunuz büyük Pazar yerleri “dev” kampanyalar yaptı. Evde çalışma alanı konseptleri, Pijama takımlarında 2 al 1 öde, Laptop ve kulaklıkta dev indirim gibi. Duruma göre uydurulan bu kampanyalara bir de “Şirkete Dönüş” kampanyası eklenmeli.  Ev çorabı giye giye patatese dönen ayaklara stiletto, yumuş ev kıyafetinden hunharca kopartılan bedenlere gömlek, etek ve ince çorap! lazım. Formal yaşamın gerekleri, insan içine çıkılacak, mecbur. Pazar yerleri bu anlamda ne gibi cin kampanyalar yapacak bakalım, bekliyorum.