Günümüzün büyük şehirlerinde, günümüzün kurumsal iş şartlarıyla çalışırken beyin gücü ve beden gücünü aynı anda kullanan süper kahramanlar haline geldik. Oysa ki beyaz yakalı çalışanın tanımı bedensel değil daha çok zihinsel gücüyle, masa başında çalışan işçi. Sabah gelir, bilgisayar başına oturur, çalışır, mola verir, devam eder, akşama kalkar gider. Neyse, Superman’in pelerini, Batman’in maskesi var madem; bizim de bembeyaz yakamız…
iş yeri
Bu yıl yazın Nisan ortası gibi başlamasıyla gevşeyen gönül yaylarımız, maalesef esnekliğini koruyamadı; halen de kendini toparlamakta zorluk çekiyor. Dile kolay; 5 aydır yaz yaşıyor; ilk fırsatta denize/havuza koşuyor, kahveye şeker yerine buz atıyor, sonbahar-kış koleksiyonu görünce kurdeşen döküyoruz. Hava bizi şu tarihe kadar aldattığı için takvimi umursamıyor ve tadında bırakamıyoruz ama bitti arkadaşlar. Güldük bitti. Ufak boylarımız okula bile…
İş hayatınız boyunca, ehh ortalama 35 yaşlarındaysanız da, birden fazla kez iş yeri değiştirmişliğiniz vardır. Değiştirmediniz mi? O zaman kendi adıma konuşayım. Ben dört ayrı iş yerinde çalıştım, dolayısıyla da biir sürü insan tanıdım. Hepsi de arkadaşım hesapta ama sosyal medya hesaplarımda. Tek solukta bu konuyu didiklemek biraz haksızlık gibi geldi. Ne de olsa senelerce biriktirilen arkadaşlıklar öyle değil mi?…
Gün geçmiyor ki iş çevremizden bir işten çıkarılma haberi duymayalım.. Ekonominin durumu malum, devir temkinli gitme devri. Ancak vur deyince öldürmek tam bizim toplumumuza göre bir refleks olduğundan, ekonomik krizi atlatmak adına alınabilecek önlemler neler olmalı sorusu karşısında akla gelen ilk yanıt da işten çıkarma olur. İşten çıkarma nedeni deyince de legalize etmesi en kolay olan performans düşüklüğü öne sürülür….