İlk defa kendi işimi kurmayı seneler önce düşündüm. Elinden tuttuğum oğlum ve ben iki başımıza hayata tutunuyorduk. Vazgeçtim sonra, “ yaa dedim düzenimi bozmayayım, sorumluluklarım var, maddi anlamda başka bir desteğim yok, cesaret edemedim. Sonraki yıl işsiz kaldım çalıştığım şirket küçülmeye gitti. Tazminat hazır para, dayanmaz. Ülke ekonomisi darda, ben darda. İş bulmakta o kadar zorlandım ki, para bitti bitecek….
kendi işim
10 seneyi aşan bir süredir sözde kurumsal hayatta beyaz yakalarımı kirletmeden ayakta kalmaya çalışan, her geçen gün inanmadığı bir işi yaptığına daha da ikna olan biri olarak, 30 yaşımdan sonra yeni bir ben yaratma dönemindeyim. Yanlış meslek mi seçmişim acaba demeyi bırakalı çok oluyor. Plaza vari ofislerin içerisinde sıkışmış ruhuma nefes aldırmak istediğimden olsa gerek kendime kaçış planları yapıyorum. Artık yakalarımın…
Takıntı neye benzer biliyor musunuz? Hani elinize diken batar ama ucu içeride kalır. Çok acır, hafif şişip kızarır. Çıkarmak için ya siz ya da “yardımsever kişi” iki tırnağıyla sağından solundan bastırır, dikenin ucu görünür, cımbızla yakalanır, çekilir…bazen de kırılır diken, tamamı çıkmaz. Yeniden bastır, çek ve çıkar… Yeri acır ama kısa zamanda da geçer. Takıntı budur işte, çekip çıkarınca acı…