Yöneticilerin sevmediği çalışan tiplerine bir kaç hafta önce değinmiş ve gözlemlerimle belirlediğim bazı tipolojileri yazmıştım. Bugün de yöneticilerin duymayı en sevdiği sözler külliyatını edebiyatımıza kazandırarak, yöneticiler etrafında yarattığım şu kasvetli havayı dağıtayım istiyorum. Doğrusuna denk geldiğiniz zaman dünyanızı cennet eden bu arkadaşların dünyasına da siz bir kaç pembe bulut eklemek isterseniz aşağıdaki tüyolara kulak verebilirsiniz. Haydi buyrun: “Toplantı notu e-postanızda”:…
plaza insanları
Öykü…Küçük bir kızken dans etmeyi çok severdi. “Walkman” kulağında odasında, kapı girişindeki boy aynasının karşısında, bazen de kapı gıcırtısında. Ailesi, birçoğumuzun ailesi gibi aslında, “dansçı olup para kazanamazsın, üniversitede zamanın geçerli bir mesleğini oku ve bir yerde sigortalı çalış” mantığı ile yönlendirdi Onu. Şu anda bir plazanın bilmem kaçıncı katında senede bir %5 zamla, iki hafta tatil yapabilmek için çalışıyor….
Sabah uyanırsınız. Görüntü netleşir, rüyanın etkisi hafifler, gece seyrettiğiniz filmin jenerik müziği hafif hafif zihninizde döner; şarkının kaçırdığınız bir kaç sözü yerine buluverdiğiniz saçma sapan kelimeler komiğinize gider ama yine de içinizden söylemeye devam edersiniz. Duvarınızdaki resimlere bakıp gülümser, muhtemelen verdiğinizi düşündüğünüz 2 kiloya sevinir, geçen ay borcunu bitirdiğiniz salondaki L koltuğa gururla bakarsınız. Romantik komedi filmlerindekilere benzeyen sabahınız, çantanızın…
Duvarsız… Kapısız… Sınırsız… İletişime açık, zaman kaybına kapalı, hiyerarşiye uzak…mı acaba? Açık ofis, çalışandan maksimum verim alırken, iş maliyetlerini asgaride tutma üzerine kurgulanmış olan modern iş anlayışının bir getirisi. Hayatımıza (aslında “bürolarda” çalışan anne-babalarımızın hayatına) geçtiğimiz yüzyılın son on yılında girmiş bir ofis sistemi. ABD’de daha önce. Avrupa’da en önce. Psikolojik sınırları yıktığına ve katılımcı bir atmosfer yarattığına şüphe yok;…
İkale sözleşmesi ile ilgili yazımda demiştim ki, bir de gerçeğinden hikayesi var sırada bu yazının. O an aklımdan geçen yaşanmış olay, başka bir olayı daha hatırlattı. İki hikaye olsun, kahramanları farklı, yaşatanları farklı ama yaşattıkları aynı. DAHA KOLAY Turgut, çok iyi bir üniversitenin işletme bölümünü bitirmiş, yurt dışında yüksek lisansını tamamlamış ve döndükten sonra da sırasıyla büyük şirketlerde pazarlama alanında…
Yıllar önce erkek arkadaşım senin çantanda geçen bir korku filmi çekmek istiyorum dediğinde önce tabii ki çok güldüm. Çünkü ben kinayenin yaratıcı olanını severim.
Pazartesi sendromu diye bir şey çıkardılar diyorlar. Pazartesi de seni sevmiyor diyorlar. Arkadaşlar, haftanın ilk günü sendromu olsun o zaman adı çok istiyorsanız, kusura bakmayın da çok şekilcisiniz. Burada mevzu haftanın ilk çalışma gününün hasbelkader Pazartesi’ye denk gelmesi. Bu konuda konuşmazsam olmaz, o zaman beyaz yakama leke sürmüş olurum. Nasıl ki 2000’lerin sonuna doğru panik atağı olmayanı bir kaç kişi…
Fingirdemek..Flört etmek, cilveleşmek, kuyruk sallamak da diyebiliriz. Daha da netleştirmek gerekirse, dişil ya da eril ayırt etmeksizin, bireyin karşı cinse yamanmak adına yaptığı tüm jestleri, mimikleri kapsayan, dışarıdan çok net fark edilen absürt hareketlerin tamamı. Bu tanımda kişinin farkında olmadığı tek unsur kabak gibi görünen davranış değişikliğidir. Şirket ortamında fingirdeyenleri anlamak hiç zor değildir. Paspal paspal giyinen, on dakika uyumayı…
Kurumsal hayat klişeleşmeye çok meyilli, malum. Kendisi zaten klişe sever ve hatta destekler. Bakmayın öyle 10-15 senedir tekerlemeye dönen think out of the box, jump outside the jar falan; kesin ve net; rutini bozar, klişeye çomak sokar ve akışını engellersen önce bi allar pullarlar sonra hadi canım ( Bkz. Ciddiye alınmama, gözden düşme, üst düzeysen işten atılma :)) Kutunun dışından…
Yıllar yılı gözlemlediğim, zaman zaman bire bir yaşadığım bir durumdur. Şirketlerin belki de en önemli departmanı iken, sahiplerinin ya da sermayedarlarının kar odaklı olmaları nedeniyle hak ettiği önemi göremez, bir kenara atılır İnsan Kaynakları departmanı. Kar getirisi ölçülemez, soyuttur. Satış departmanı gibi rakamsal somut sonuçlar değil, soyut sonuçlar elde ettiğinden, çalışanlarının tırmalamasıyla başarılı olduğu kanaatine varılır ve herhangi bir motivasyona ya da…