Takıntı neye benzer biliyor musunuz? Hani elinize diken batar ama ucu içeride kalır. Çok acır, hafif şişip kızarır. Çıkarmak için ya siz ya da “yardımsever kişi” iki tırnağıyla sağından solundan bastırır, dikenin ucu görünür, cımbızla yakalanır, çekilir…bazen de kırılır diken, tamamı çıkmaz. Yeniden bastır, çek ve çıkar… Yeri acır ama kısa zamanda da geçer. Takıntı budur işte, çekip çıkarınca acı biter, çıkarmadıkça yürür gider daha derine.
Bundan 2-3 sene öncesine kadar, daha fazla değildir, insanların benimle ilgili düşüncelerine takılırdım. Ne düşünürler? Ne konuşurlar? Mükemmel olmalıyım her zerremle!… Neden? Hangi kriterlerle diğerlerinin gözünde müke… Bunu yazarken bile gülesim geldi.
Çoğumuz takıntılı olmaya meyilliyiz, rahat olun çünkü hepimiz insanız.
Bu “başkaları” kafası işten ayrılırken ya da ayrılmayı düşünürken hep durduran etkendir de aslında. Düşünün: “Başarısız olursam etraf güler, aileme mahçup olurum, ortada kalırım, etraf ne der, yeniden iş de bulamazsam of of etraf ne der, ne düşünür?”… Etraf, elalem…Benzer cümlelerin aklınızdan geçtiğine yüzde bin eminim.
Su yüzüne çıkıp yüzüme çarptı bu takıntı İK kariyerimi bırakıp tamamen alakasız görünen ama beni özgür kılan e-ticaretle değiştirirken. Ama o kadar kısa sürede o dikeni çıkardım ki, bu ay ev kiramız kadar para kazandım. Sigortamı ödeyip muhasebeci ve sanal ofis masraflarını da düşünce az birşey kaldı elime ama ne mutluluk anlatamam.
Dikensiz Ben
Nasıl başladığımdan da bahsedeyim. Biraz şans, biraz evrenin mesajlarını görebilmek ve anlayabilmek ve en çok da inanmak vardı temelinde.
İstihdam bürosu açmayı düşündüm önce, sonra vazgeçtim. Her firma zaten artık içeriden yapıyor işe alımlarını. Danışmanlık firmaları pıtır pıtır kapanıyor, firmalar sahte ilanlarla ayaktayız mesajı vermeye çalışıyor ama almayıp bir de üstüne işten çıkarıyorlar görüyoruz. Ölü yatırım olur dedim ve eşimin de uzmanlık alanlarından biri olduğu için aşina olduğum e-ticaret e yöneldim.
Ama ne satacağım? El emeği bir şeyler? Beceriksizim bu konularda ciddi anlamda. O zaman bir ürün bulmam lazım ama ne? Evde oturup nedir nedir diye beynimi yakarken baktığım yerde mesajı gördüm. Mobilya!
Geçen yaz evlendim, yazılarımda bahsetmiştim. Tabii malum iki ev birleşti, eskilerden kurtulundu, kullanılabilir eşyalar değerlendirildi. Yaşam alanımızda temel bazı mobilyalara ihtiyaç vardı ve bir süredir instagram üzerinden incelediğim bir mobilya firmasından almaya karar verdik eksikleri. Zamanında teslimattan ve işçilik kalitesinden o kadar memnun kaldık ki bilirsiniz özellikle yoğun dönemlerde mobilya firmaları asla ürünlerinizi zamanında getirmez.
Bunun üzerine hemen firmanın web sitesini inceledim. Zayıftı, alışveriş yapılamıyordu, görseller desen çözünürlüğü düşük. Önem vermemişler o kanala gibi görünüyordu. İşte dedim fırsat, bir kapılarını çalalım bakalım…
Olmaz Yaa Demeyin, Deneyin
Bizim de tam sizin gibi insanlara ihtiyacımız vardı dediklerinde içimden dedim ki evren sen muhteşemsin 🙂 Ocak ayında web sitesini bitirdim (eşimin de desteğiyle tabii) , tüm sistem işler hale geldi ve Şubat ayı sonunda ilk paramı kazandım. Olmaz yaa demeyin, deneyin.
Hazır müşteri potansiyeli ve reklam bütçesi olan bir firma olduğu için sıfırdan bir siteyi ayağa kaldırmak durumunda kalmadan en azından başlangıçta direkt para kazanarak başlamış oldum kendi işime. Siteden yapılan alışverişten komisyon alarak, siteden başka hiçbir sorumluluğum olmadan, her yerden koordine edebileceğim bir işim var şimdi. Bir yandan da kendi markamın tescili için başvurdum, ufaktan ufaktan onu da hayata geçireceğim. Bir sonraki ay kazandığımı da marka tesciline vereceğim ama en başından da biliyordum ve diyordum zaten: En az 6 ay cebime para koymadan yatırım yapacağım.
Medya Işıklarından Uzaklaş
Neredeyse üç aya yaklaşan bu süreçte gözlemlediğim en somut şey ise, o düşünceleri takıntı yapılan elalemin aslında müthiş enerji sömüren bir kitle olduğudur. Paylaştım, o gün satış olmadı, bir şeyler ters gitti, tüm ödemeler aynı haftaya denk geldi, sıkıldım, bunaldım, iki gün daha satış olmadı. Ne zaman ki uyandım, enerjimi yükselttim, inancımı tazeledim ve soyutlandım, işime baktım, o zaman işler rayına girdi. Randıman kazandı resmen. Uzaklaştım medya ışıklarından, ardından bereket geldi. Yıldızı düşük derler hemen nazar değen insanlara. Gel bir kurşun döktürelim derler. Benim yıldızım düşük falan değil aksine ben bir yıldızım motivasyonuna eriştim, hala da zaman zaman telkinle kendimi parlatıyorum.
Ama siz iyi ki varsınız, sizinle paylaşınca üzerimde sanki ışıklı bir kalkan varmış gibi hissediyorum 🙂
Şimdi kendime güzel bir kahve yapıp balkonda öğlen güneşine sırtımı verip, bilmediğim bir dilde şarkılar dinleyerek haftalık iş planımı yapacağım. Bu hazzı isteyen herkesin yaşaması dileğiyle.