IT’deki en sessiz tip: Çok iyi bir CV ile gelmiş, müdürünüzün aklını proje önerilerinizle çelmiş, CEO’nuzla olan 3 dakikalık yüz görümlüğü görüşmesinde şık hareketler sergileyerek vizeyi almış olabilirsiniz ama o bilgisayar düzgün çalışmazsa bunların forsu en çok 15 gün sürer, ben size söyleyeyim. IT’deki en sessiz tip bu işin ordinaryusu. Sizin bir word belgesi açıp on bin kere adınızı yazdığınız yaşta o üç kere bilgisayar çökertmişti. Teknik sorunlar gibi fasaryalar yolunuza çıkmasın; bu arkadaşlığa yatırım yapın.
Üst düzey yöneticinin asistanı: Çok büyük ihtimalle kadındır ve yüzde yüz ihtimalle “cool”dur. Karizmatiktir, ağırlığını hissettirir. İşi; iş ile özel hayatın kesişim kümesindedir; günlük, haftalık, aylık takvim yönetmenin yanı sıra patronunun antin kuntin işleriyle de ilgilenir: elbisenin fermuarına sıkışan saçları kurtarmak, sevgilisi terk ettiği için sinir krizi geçiren bir diğerine sade kahve koşturmak, çiçek göndermek gibi.. Hayır demeyi bilir. İşte bu nedenle kendisiyle tanışmalı ve arayı sıcak tutmalısınız ki basma kalıp bir hayır duymadan derdinizi anlatabilesiniz ( Günde kaç kişi bu kadından patronla 5 dakika görüşebilmek veya bir şey imzalatabilmek için randevu istiyor haberiniz var mı?). Koca koca adamlara bir bakışlarıyla toplantıyı yarıda bıraktırma kudretine sahip bu harika kadınlara saygısızlık etmeyin, valla döverim. Yeri geliyor patronlarına bile trip atıyorlar, size mi atmayacaklar?
Hukukçu: Bu arkadaşlar, çalıştığınız şirketin iştigal alanının ne olduğuna bağlı olarak bir hukuk departmanı, başka bir departmana bağlı tek bir hukuk danışmanının veya dışarıdan hizmet alınan bağımsız bir hukuk danışmanı olarak karşınıza çıkabilir. Ne olursa olsun, adı üstünde hukuk. Hukukçuyla sürtüşmeye girip ne kazanmayı umuyorsunuz? Mutluluğun formülü çok açık: Akıllı sorular sorun, fazla vaktini almayın, arkasından iş çevirmeyin.
Müdür / Direktör / GMY: Her kime rapor ediyorsanız yani. Takım çalışmasına ister inanın ister inanmayın; bu kadınla/adamla bir takım olmak zorundasınız. Sevin, sevmeye çalışın, evlat olsa sevilmezse de seviyor görünün. İyi insansa öğretir, geliştirir, yolunuzu açar, yükselmenize yardımcı olur, erişemediğiniz kişilere sizi eriştirir (Ve ayrıca geç kaldığınızda idare eder, yemeğe çıktığınızda hesabı o öder, sevgilinizden ayrıldığınızda sizi içmeye götürür, düğününüzde göbek atar, gelen fazla konser biletini size verir vs). Unutmayın ki bu karşılıklı iyi niyetle yaşanacak ideal bir senaryodur. Bu tip bir yönetici ile kaldığınız mesailer, düşük zamlar, kötü şirket yemeği gözünüze görünmez; iş hayatınızın en güzel zamanlarını geçirirsiniz. Kötü insansa da inanın size farkında olmadan kattığı şeyler olur; siyaseti öğrenirsiniz, açığınız olmaması refleksini geliştirirsiniz, daha sonuç/çözüm odaklı olursunuz. Yüzünüzü asmak, çay ocağında gıybetini yapmak işleri sadece daha kötü hale getirir. Doğru zaman gelince kendisini terk edersiniz olur biter. Ne bu, Katolik nikahı mı?
Finans müdürü: Elinizde, o büyük bütçeye müdürünüzden gelen kapı gibi “ok” e-postası olabilir. Bu, bu iş yapılabilir demektir. Ödenebilir demek değildir. İş bitip de üçüncü parti sıkıştırmaya başladığında geçen gün gözünün içine baka baka asansör kapısının yüzüne kapanmasına izin verdiğiniz kadının finans müdürü olduğunu hatırlamak çok acı değil mi? Kapı açma düğmesinin yerini öğrenmek için çok yüksek bir bedel.
Photoshop bilen çocuk: Bu talihsiz arkadaşımızdan her şirkette bir tane bulunur. Bir tane bulunur çünkü diğer bilenler, bu sazanın başına gelenleri görüp şükürler içinde gizli kalmayı seçmiştir. Bu çocuğun işinin illa ki tasarımla ilgili olması ve hatta kendisinin pazarlama departmanında bile çalışması gerekmez. Ajansın uygulamasına bir binlik kestiği düz zemine logo oturtma işlerini, e-posta imzalarını, yılbaşı partisi duyurularını yaptığı gibi üst düzeylerin sunumlarının “şekillerini” de o halleder. Şirket bu durumdan o kadar memnundur ki arkadaşın fikri sorulmadan bilgisayarı tüm bunları daha iyi yapabileceği bir bilgisayarla değiştirilmiştir. Kendisi bu duruma içerlediğinden ve şurasına kadar geldiğinden size gürlememesi için taleplerinizde nazik olmanız, işin teslim tarihi konusunda saçmalamamanız ve rüşvetleri hazır etmeniz gerekir (Free shop mamulleri her zaman makbuldür ama Allahın aşkına Toblerone’dan bir vazgeçin artık)
Santral memuresi: Genellikle karizmatik üst düzey asistanının mentorluğunda yetişen bu kızımız iş bitiricilik konusunda iyi derecelere sahiptir. Alçak gönüllüdür, pek çoğumuzun yaptığı iş beğenmezlikleri yapmaz. Görüşmek istemediğiniz kimseler aradığında arada tampon bölge oluşturmakla kalmaz; sizin sinirle kendisine yaptığınız “görüşmek istemiyorum çünkü..” çemkirmesini istemeyerek de olsa göğüsler. Misafirlerinizi karşılar, serseri mayın gibi etrafta dolaşmamalarını sağlar, toplantı odasına oturtur, ikramlarını bile ayarlar. Toplantıya gecikecekseniz bunu bildirmeyi de kendisine bırakabilirsiniz. Üstüne vazife olmamasına rağmen internetten, ananız, babanız, karınız, kocanız kızmasın diye ofise ısmarladığınız kargoları sizin için teslim alır. Doğum günü sürprizlerinin operasyonlarını, şirketin yılbaşı hediyelerinin paketleme ve lojistiğini ayarlar. Şirketteki her şeyden haberi olur. Görür görmezden gelir, duyar duymazdan gelir. İyi geçinmemek mi? Siz bilirsiniz. Bir kötü huyunuz bankoda makyaj yapmak olsun. Sizi seviyorum kızlar!
IK müdürü: Köprü başını tutan kişi. Gelmeniz onun elinden oldu; gitmeniz de ondan olmasın 🙂 Hiç değilse yöneticisi ile arası kötü olan lütfen arayı IK ile iyi tutsun. Köprüden önceki son çıkış IK’dır. Olaylar aleyhte gelişiyorsa genellikle pek bir şey yapılamaz; ancak yapılabileceği yapacak olan tek merci de IK’dır. Kendinizi sevdirin; pişman olmazsınız. En azından şirket gezilerinde uçak biletiniz iyi yerden alınır, güzel odada kalırsınız. Daha ne? Personel-özlük işlerindeki arkadaşı da unutmayalım. Vize evrakı gerektiğinde “şey isim neydi” derseniz evrakı da kalp çarpıntısıyla beklersiniz. O sizin bir önceki iş yerinizde sigortanız hangi matrah üzerinden yatırılmış onu bile bilirken sizin onun adını bile bilmemeniz..? Ayıp.