Her yıl Aralık başında biri çıkar, “yılbaşı çekilişi yapacak mıyız?” diye sorar, bilmişin biri de “ya yok yaaa, ne öyle çocuk gibi..” der. Heveslilerin hevesi tek kelime edemeden kursaklarında kalır. Sonra yılbaşı haftasının havasından mıdır nedir bir bakarsınız birisi çekilişi düzenlemiş, bir avuç dürülmüş kağıt ile başınıza dikilmiş.. Yok yaa diyen abi bile çoktan sırasını savmış da, daha “sana kim çıktı lan?” diye yanındakini tartaklıyor.

Katılmayan katılmasın kardeşim, yılbaşı çekilişi güzeldir. Bir küçük rengimiz olmasın mı şu ruhsuzluk haykıran ofis ortamında?

Bu yılbaşı ofiste yine çekiliş var. Her yıl bir kural koyuyoruz. Bu sefer kural kitap almak. Geçen sene en fazla 50 TL kuralımız vardı. Ondan önceki sene kim kimi çektiyse onun adına LÖSEV’e bağışta bulunmuştu.. 

Ben de bir çekiliş düzenliyorum 🙂 Kurallarını kendim koyuyorum. Yeni başlangıçları sadece şeklen kutlamak yavan, hatta anlamsız bence. Yeni yılı yeni başlangıçlar için bir fırsat saymak, ne zamandır yapmak/ başlamak/ devam ettirmek istediğimiz şeylere hadi demek için vesile etmek daha tatmin edici. Aman belki de ben yaşlandım; bilmiyorum. Mekanizma aynı, mantık farklı. Kendime tavsiyelerimin bir listesini yapıyor ve çekiliş torbasına atıyorum. Çektiğim ilk 5 benim o yıllık önceliğim oluyor. Sonrakileri de repertuara alabilirsem ne ala. Sene sonunda duruma bakıyorum; birini bile edinmişsem harika.

Bunu yapmaya 6-7 sene önce başladım; belki de daha önce? “Bundan sonra böyle yapacağım..” diye boyumuzdan büyük laflar edip 2 gün sonra yemin bozduğumuz şeyleri bilirsiniz. Spor yapacağım deyip gym’in sadece kafeteryasını kullanmak, sağlıklı beslenmeye yemin billah edip kıymalı patatese bütün ekmek banmak, kimseye güvenmeyeceğim diye ahkam kesip sucunun oğluna borç vermek filan işte bunlar hep tavuk kıçının tövbe tutmaması.. İşte böyle şeyler olmasın, takvimin başlangıcıyla paralel başlayıp sürsün, arkadaşlarıma da duyurayım da sözümden dönmeye utanayım mantığıyla yılın kararlarını oluşturup sadık kalmaya gayret ediyorum. Elbette bu kararlılık zaman zaman hasar görüyor ama kuyruğu dik tutup kaldığınız yerden devam ediyorsunuz, kimse de sizi yargılamıyor. Çünkü zaten bilmiyorlar ve çünkü kime ne.

Bu yıl da Kurumsal Cadıların siz cancan takipçileri için, benim en eskiden güncele listelerimden çeşitli tavsiyeleri bir araya getirdim. Sayısı 5 değil de 8 oldu; çünkü neden olmasın. Umarım işinize yarar dileğiyle keyfli okumalar:

Hayal kur, gerçekten kopma:

Dinlediğin şarkıya kafanda klip çek eyvallah, ama kimse koreografiye uymuyor diye bozulma. Yani bu biraz  “arkamdan konuşup beste yapacağına yüzüme konuş da düet yapalım”a benzedi ama özünde iyi bir şey dedim. Plaza hayatımızı patronun hayallerini gerçekleştirmek için yaşıyoruz. Kendi hayalimiz için ya kendi sıramızı bekleyeceğiz ya da hayal biraz daha bekleyecek. Hayali diri tutup yola devam.

Erteleme, yap gitsin:

Yarınlar hiç gelmeyecekmiş gibi ertelemek.. Tüm o ertelemelerin yumurta öte dayanınca spazma dönüşmesi.. Mükemmeliyetçiler, sözüm özellikle size: Mükemmel olmaması, hiç olmamasından iyidir. En iyi yolu arayacağınıza – o da bir erteleme-başlayın gitsin. Excel tablosunun kenarı bir kenarı kalmış olsun önemli değil.

Kendinle gurur duy:

Gözü darı ambarında kalan tavuk gibi, neden hep yapamadıklarımıza, başlayamadıklarımıza, bitiremediklerimize takılıyoruz? Üstesinden gelinenler için bir dakikacık durup kendinize “afferin kız/ lan sana” dediniz mi? Siz kendinize bu kadar katıyken elin müdürü mü nazik olacak? Yıl bitiyor, onca iş başardın beyaz yakalı, hadi durma kutla bu gurur senin.

Kendine zaman ayır:

İş çıkışı arkadaşlarınızla buluşup yemek yemekle olmuyor o işler. Çünkü orda da iş konuşuyorsunuz. Eğitim için gidilen otelde 3 gün kalmakla da olmuyor. Spa’ya inince aynı insanların bornozlusuyla iş konuşuyorsunuz. Olmadığını zaten bunları takip eden ilk iş gününün sabahı 8 kere alarm erteleme tuşuna bastığınız için biliyorsunuz. Rahat kılıkları çekip, aynı anda 5-10 iş yapmadan adamakıllı kafayı boşaltmaktan bahsediyorum. En son ne zaman bir kitabın içinde kayboldunuz? Ne zaman iş güç telefonu gelmeden 500 metre yürüdünüz? Evi evde, işi işte bırakıp kendinize kaliteli vakit ayırın. Bataryayı bir şarj edin. Kafayı bir boşaltın. Uyuduk uyandık dinlendik işte demeyin. Tepene işi yığıp eğitime -bilgisayarınla birlikte- Dubai’ye yollasalar ne olur? (Yolladılar)

Fazlalıklardan kurtul:

Aklınıza sadece kilo geldiyse ne kadar şanslı bir insansınız; demek ki hayatınızdaki tek fazlalık sadece bir kaç kilo. Ben daha fazlasından bahsediyorum: Fazla iş, fazla kilo, fazla eşya, fazla insan… Herkes bir ara Feng Shuici olduydu ama sanırım yine sadece şekilde kalıp arkadaşı dekorasyon akımı zannettik. Fazla işiniz varsa delege edin, paylaşın, ertelemeyin, bitirin. Fazla eşyanız varsa atın, satın, paylaşın, değerlendirin. Hayatınızda fazlalık diye nitelendireceğiniz ne varsa çıkarın gitsin. Bu kadar net. Toksik, benmerkezci ve durmadan şikayet eden insanlar ile Ugg botlar dahil. Geyik desenli taytlar da.

Çok düşünme:

Düşünerek ne çok büyütüyoruz bazı şeyleri, ne kadar çok paye veriyoruz, kapladığı alanı ne kadar çok artırıyoruz…Cloud’un 200 GB’sine ayda 20 TL veriyoruz da beyin bedava diye mi bu zihnimizi çer çöple dolduruyoruz acaba? Sonra yaşlanınca neden erken bunama… Kurup kaynatmayın annem. Düşünseniz de bir düşünmeseniz de.

1 ay, 1 yıl, 5 yıl sonra anlamsız bulacaklarına üzülme:

Bazı elemler var ki ömür geçse aynı etkiyle kalbimizi burkar, ne yazık ki bunlar için benim de sabırdan başka bir tavsiyem yok.. Ama arkadaşım, alışveriş merkezinin orta yerine kustum diye de hayata küsmeyin mesela benim gibi. 3-5 sene, aklıma ne zaman gelse kafamdan aşağı kaynar sular indi. Oraya tabii ki 2 sene gitmedim. Şimdiyse çok gülüyorum. Bir kere de toplantıda kuşbakışı yerine kuşbaşı dedim ve herkes koptu diye ayılıp bayılmıştım. Aman ne dert. Saçma saçma şeylerle gündeminizi meşgul etmeyin. Başkalarının tepkisinden çekiniyorsanız “Söyledim/yaptım ne var” deyin geçsin gitsin; köyün delisinin dokunulmazlığı vardır hem; daha iyi.

İstenmediğin değil, istemediğin yerde durma:

Hayatınızın etkenisiniz siz, edilgeni değil. İş hayatımızda bazı acımasız kurallara tabi tutulsak da hiç etkimiz yok değil. Toplamadaki 0 da değiliz, çarpmadaki 1 de.Tüm kuralları onlar koymuyor; hala özgür bir irademiz var. Bu madde işten çıkarılırım endişelerine gelsin. Nerde durup nerden
gitmek istediğiniz sadece başkasının tasarrufu değil. Kendi değerinizi
bilin ( Çok fena gaza geldim; “Uzun zamandır yoktum biri demiş öldü;
şimdi de yazsınlar kral geri döndü” dedirten hissin aynısı..)


Adora’cığım istemediği yerde durmama kararını verdiğinden beri yüzü bir bahar dalı gibi çiçek açıyor. O hafifliğini, gözündeki ışığı, yüzündeki mutluluğu tarif edemiyorum; hani gizli kimlikle yazmasak fotoğrafını paylaşacağım; o derece 😀 Ayrılsak da beraberiz diyor ve ona bir kez de buradan “yeni hayatın sana istediğin her kapıyı açsın” demek istiyorum.


Sizi seviyorum cadılar. Hepinize mutlu yıllar.